6 Haziran 2011 Pazartesi


                EZGİ BAKÇAY ÇOLAK

1980 İstanbul doğumlu olan Ezgi Bakçay Çolak Fransız Lisesinde okuduktan sonra, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema-Televizyon bölümünü okumuştur.Yüksek lisansını Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünde tamamlamıştır.Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünde doktorasına devam etmektedir.Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde “Sanat Kuramları” ve “Sanat Yapıtını Çözümleme Yöntemleri” derslerini vermektedir.Art-ist Güncel Sanat Dergisi editör grubu içinde yer almış bunun yanında birçok yerde yazılar yazmıştır.

Ezgi Bakçay Çolak kent,kamusal alan,sanat ve siyaset dörtlemesiyle ilgilenen; yerine göre sert, yerine göre samimi ve içten bir eleştirmen.

2008 yılında Mimarlar Odası İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen 2. Uluslar arası Mimarlık ve Kent Filmleri Festival’in de “GÖÇ” adlı belgesel filmiyle “En İyi Ulusal Belgesel Film Ödülü” nü kazanmıştır.“GÖÇ” belgesel filminin içeriği hakkında şunları söyledi: “Kolektif bir çalışmadır GÖÇ. “Toplumun şehircilik hareketi” adlı küçük bir örgütlenme kurduk yakın arkadaş grubumuzla, 5 yıl oldu kurulalı. Çok kısa bir süre içerisinde zannediyorum ki siyasetindeki değişikliği ön görerek ilerleyip,farklı mesleklerden ve farklı düşüncelerden bir araya gelen kişiler olarak parti siyasetinden uzak “Kentte somutta ne yapabiliriz?” derdiyle oluşturduk.Toplumsal hareketler,kentle mücadele ve kentte yaşanan sorunlarla alakalı başladık.İlk etapta dilenciler vardı gündemimizde, sonra giderek genişledi.GÖÇ filmi de bu sürecin bir ürünü oldu.






Çünkü Başıbüyük Mahallesinde çalışma yaparken orda yaşadığımız şeyleri kaydetme üzerinden başladı film çekme süreci.Asla film yapalım film olsun düşüncesi taşımadık.Bir mahallenin derdini diğer bir mahalleye nasıl anlatırız düşüncesiyle onların seslerini duyurduk.Bu filmin bir tane daha güzel bir hikâyesi var o da şu; Ödülü aldıktan sonra yanında bir miktarda para ödülü vardı.Bu parayı da Başıbüyük Mahallesi adına Ayazma Mahallesinde ki kentsel dönüşüm mağdurları adına armağan olarak çadır kurmak için harcadık.Bu 2 mahalle arasındaki dayanışmaya dönüştü ve onların birbirlerine daha başka bir gözle bakmalarını,tanımalarını sağladık.(Filmi izlemek için: www.toplumunsehircilikhareketi.org sitesinden belgesel linkini tıklayarak izleyebilirsiniz.)Bu ödülü kazanmamda ki etken ise Mimarlar Odasının bu film neden çekilmiş, niye çekilmiş sorunu daha çok benimsemesinden kaynaklı. Herhangi bir estetik kaygıdan uzak olan bu film neye hizmet edecek,sorusuyla beraber güncel ve politik olaylara da hassasiyet gösteriyor olması onlar içinde amacına ulaştığını hissettirdi.”

Ayrıca 2005 yılında “Yaratıcı Aklın Keşifleri:İlhan KOMAN” makalesiyle “Yılın En Genç Sanat Eleştirmeni” ödülünü almıştır.

“Bir eleştirmen gözüyle insanların sanata yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?” diye sorduğumuzda şunları söyledi: “Sanat en temelinde olduğu gibi bir orta sınıf uğraşı. Bir ülkede burjuvazi olduğu sürece sanat oluyor bunu biliyoruz. Zaten kapitalizm olgunlaştıktan sonra sanatçı oluştu, sanat oluştu. Kendini burjuvazinin karşısına koyan “benim sanatıma paha biçilemez, satılamaz” diye orta sınıftan oluşan bu kişi, kendini sanatçı olarak kabul ettiriyor.Amacı eserlerini satmak, çünkü satmak zorunda. Ekonomik alandan destek alarak ancak ayakta durabiliyor. Ekonomik alanın dengesini koruyabilmesi için sanata ihtiyacı var. Aynı zamanda alıp verdiği ekonominin dışında da bir kültür dengesi var, başarıları ve aynı zamanda bilgiyi de biriktiriyor.”

Ezgi Bakçay Çolak, bizi kırmayıp kabul ettiği ve kendisini daha yakından tanıma fırsatı yakaladığımız bu keyifli röportaj için teşekkür ediyorum…


“Edepsiz Heykeller!(26 Haziran 2009)”
İsimli Üsküdar’daki heykeller için yazdığı yazıdan bir kısım:
“…Birileri köşe başlarına bir takım dev nesneler yerleştiriyor. Bu nesneler yolumuzu kesiyor, ayağımıza takılıyor, küstahça karşımıza dikiliyorlar. Dev inekler, laleler ve ayakkabılar gibi bir gün onlardan da kurtulacağınızı ummayın. Bunlar kalıcı… Üsküdarlıların haberi yok ama Üsküdar Belediyesi açık alanlara tam 26 heykel yerleştirmeye karar vermiş. Projeye “Üsküdar Belediyesi Çağdaş Heykel Koleksiyonu” adı verilmiş. İşin tuhaf yanı, bu 26 heykelin tamamı için tek bir kişiyle anlaşılmış… Açık alana yerleştirilecek bir yapıtın malzemesi, formu, hacmi, yerleştirilme biçimi mekânın fiziksel özelliklerine göre belirlenmelidir… Belli ki Üsküdar’daki heykelleri yapan tasarımcının bu tür kaygıları olmamış… Biz İstanbul’da yaşayanlar sokağımıza, kapımızın önüne, evimizin içine yapılan müdahaleleri “edep dışı” buluyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder