5 Haziran 2011 Pazar

                         
              
                         TANER CEYLAN


1967 doğumlu olan Taner Ceylan’ın resim serüveni aile içinde başlıyor.Annesinin çok iyi resim yaptığını söyledi.İlkokulda da çok güzel resimler yapmış, hatta yaptığı resimlerden sattığı da olmuş o zamanlarda.O zaman yaptığı resimlerinin de gerçekçi tavırla yaptığı resimler olduğunu söyledi.Üniversite de yine aynı tavırla devam etmiş resimlerine,”Fakat ‘figürcüler’ ve ‘soyutçular’ diye bir bölünme vardı arası yoktu.Ben soyutçular içinde tek figüratif çalışandım.” Soyuta en yakın sayılabilecek resimlerinin pop-art a benzeyen resimler olduğunu söyledi. Özdemir Altan atölyesinde güncelle devam eden resimlerine figürü de katıp kendi tarzını ortaya koyuyor.

Taner Ceylan, figür resmi yapmanın zor olduğunu, kalpten gelip yapılmadığında sahte ve samimiyetsiz olduğunu düşünüyor. Resimlerini yaparken güzellikten yola çıkan, saf güzelliğin, herkese güzel gelebilecek şeylerin peşine düşmüş. Duygudan yola çıkarak resimlerini yapan Taner Ceylan film afişleri, billboardlar ve dergilerden de zaman zaman esinlenmiş.
Üniversitede başlayan kendi tarzı ve resimlerini yaparken hocalarının tepkisiyle karşı karşıya kalmış. Bu durum üniversite bittikten sonrada devam etmiş. Galerilere resimlerini götürdüğü zaman kendisine ‘Kız kardeşin yok mu onun resimlerini yap ve figürleri biraz kumaşla kapat, 3 ay sonra tekrar gel.’ şeklindeki geri çevrilmelere maruz kalmış.

1991 yılında ilk kişisel sergisini açmış, ‘‘Yavaş yavaş ilerlemeyi düşündüm öyle yaptım’’ diyor. 2002’de Galerist’de açtığı sergisinin çok etkili bir sergi olduğunu söyledi, “İlk kez yapılan bir şey oldu direk çıplaklık vardı.Erkek ve erkek çıplağı üzerineydi.” dedi.Boksör ‘Spritual’ (Sotheby’s de bu çalışmasıyla dünyaca tanındı ve 120 sterline satıldı.) ve puro içen çocuk ‘1881’ isimli resimlerinin büyük bir etki yarattığını söyledi.Sanatın kalpte olduğuna ve insanları asıl vuran şeyin gerçeklikteki duygusallık olduğunu söyledi.

Taner Ceylan yaptığı resimler yüzünden bugüne kadar çok fazla eleştiriye ve ön yargıya maruz kalmış bir ressamdır.Yeditepe Üniversitesinde öğretim üyesiyken yaptığı ‘‘Taner Taner’’ isimli resmi yüzünden istifa ettirilmiştir.İstifaya zorlanması ve o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kahretsin yine mi dedim kendi kendime.Bana istifa etmemi söylediklerinde kendilerine şimdi bunu istemeyin benden dedim, çünkü artık çok popüler olmuştum okul bunu bilmiyordu ama bütün sanat camiası ve basın benim bir şeyler yapmamı dört gözle bekliyorlardı.Bu onlar için çok kötü oldu ama uyarmıştım onları.Ben istifa ettikten sonra okula her gün binlerce tepki mektupları gönderildi, sanat camiasının çok desteğini gördüm.Özellikle Nancy Atakan,Gülçin Aksoy ve Neriman Polat’ın çok destekleri oldu. Durum böyle olunca tabi onlarında yakasını kötülükler bırakmadı.İçlerinden biri kansere yakalanıp öldü, biri kalp krizi geçirdi, diğeride yurtdışına çıkmak zorunda kaldı.Keşke yaşanmamış olsaydı.”

Türkiye’de ki eleştirmenler hakkında ne düşünüyorsunuz diyoruz: “Türkiye’de ki eleştirmenlere eleştirmen demek zor çünkü eleştirmen yok.2 tür yazı çıkıyor bence. Birincisi: iyi yazılar. Bunlar ailesine veya eşe, dosta yazar gibi yazılan yazılar. İkincisi de: nefret dolu yazılar. Nefret ettikleri kişilere yazdıkları yazılar. Onun için gerçekten sanatı eleştirerek yazan kimse yok.”
En çok canınızı yakan eleştiri neydi diye sorduğumuzda şunları söyledi: “İşlerimi eleştirmeyip duygusal yani kişisel yapılan eleştiriler beni yaraladı. İşimi beğenmeseler kötüleseler canım yanmaz fakat benliğime yazılan şeyler çok can sıkıcı.”

Asistanı Ümit Özdoğan’la çalışma süreci ve asistanı olarak seçilmesi üzerine konuşurken, Ümit Özdoğan hakkında şu bilgileri edindik: Balıkesir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi/Resim Bölümü okuduktan sonra yüksek lisans için Marmara Üniversitesine başvuruyor ve “Marmara olursa olur, olmazsa olmaz” diye düşünüyormuş. İstanbul Moderne, Galerist ve Taner Ceylan’a asistanlık başvurularında bulunmuş. Taner Ceylan’dan Galerist aracılığıyla kendisine bir mail geldikten sonra mülakat sınavı aşaması yaşamış kendini tanıtmak için. İlk olarak Galerist direktörüyle daha sonra da Taner Ceylan’la görüşmüş. İlk olarak haftanın 3 günü çalışmak içim anlaşmışlar ve şuanda 8 aydır 24 saat yoğun bir şekilde çalıştıklarını söyledi. Taner Ceylan’a: “Diğer ressamların resimlerini asistanlarına yaptırıyor olmasına karşılık siz ne düşünüyorsunuz?” diye sorduğumuzda:”Ümit sadece ben atölyede resim yapmaya başlamadan önce gerekli olan ortamı bana hazırlıyor, benim işimi kolaylaştırıyor. Fırçaların hazırlanması, boyaların çıkarılması..vs gibi ama resimlerim benim elimden çıkıyor, hepsi bana ait.”

“Genç sanatçılara ve şu anda eğitim alanlara tavsiyeleriniz neler olur?” diyoruz:”Tekniğin A’dan Z’ye her şeyini bilmek lazım bu çok önemli. Klasik sanatla bağınızı sakın koparmayın, resimlerinizi ancak klasik sanat güçlendirir. Aynı zamanda gündemde neler olup bitiyor bunları da takip edin çıkışınızı öyle yapın.Güncel sanatta bu zamana kadar neler yapılmış mutlaka öğrenin.Chuck Close,Gerhard  Righter,Jenny Savilla,John Curvin,Elizabeth Payton,Non Goldin,Terry Richardson,Wolfgang Tilmann bu isimleri mutlaka bilin güncel sanatçıları takip edin.

“Eylül’de ki sergi hazırlığınız hakkında neler söylersiniz?”
Tamamen Osmanlı’yı ele aldığım bir sergi olacak. “Kayıp Resimler” adı altında bütün resimlerimi orda toplayacağım ve 4 tane yeni resim yer alacak. Şu anda çok yoğunum, geceleri de çalışıyorum. En son sergim 2005’tey di, 7 yıl aradan sonra şimdi 2011’e hazırlanıyorum yine uzun bir ara vereceğim.”

Kitap Lansmanı: Taner Ceylan’ın 1997-2009 yılları arasında ürettiği bütün eserlerini içeren ilk kitabi Grafiche Damiani ve Galerist tarafından İngilizce ve Türkçe olarak yayınlandı.184 sayfa olan kitabın fiyatı 120 TL.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder